—
16 aralık
Sadeleşmeye çalışın…
Hayatta karşınıza çıkan
şeyler ilk görüşte basit gelir. Öğrendikçe bileşenleri farkedersiniz. Sonra
onların arasındaki ilişkileri…
Ve derinleştikçe işin
içinden çıkılmaz olur…
Sonra
sezgisellik gelir ve kontrolü ele almaya başlarsınız…
Sonra ustalaşırsınız ve
sadeleşir…
Sadelik basitlik değildir…
Bu aklın yoludur…
Öte yandan;
Doğduğunuz andan itibaren
yaşadığınız her duygu tecrübelerinizle eşleşir…
Nesnelerle, insanlarla,
sözlerle, yerlerle, zamanla, olaylarla…
Her biri farklı bir
duyguyla. Ve her duygunun amacı ve enerjisi farklıdır…
Sevgi, öfke, korku, gurur ya
da utanç… İsim çok da önemli değildir…
Ve bu eşleşmeler bilgiye dönüşür
ve sizin olurlar ve alanınızın içinde bedeninizde kodlanırlar…
Ve biz bunları içimizde
taşırız. Gittiğimiz her yere götürürüz. İçeri aldığımız insanları, kavramları,
değerleri, anıları…
Ve duygusal olarak bizi
yoran budur…
Duygularınızla uyum sağladıkça
ve anlamları doğru yere oturttukça onlar da sadeleşirler…
Bu da yüreğin yoludur…
Son olarak da;
Ve her eylemle bir şey
üretiriz, yaratırız…
Yarattığımız ve ürettiğimiz
her şey vermemizi sağlar…Anlam oluşturmamızı sağlar…İçinde yaşadığımız ortamla
(doğal sistem) bir olmamızı sağlar…
Emek ustalaşmayı sağlar…
Emek olmayı sağlar…
Emek sadeleşmeyi sağlar…
Bu da emeğin yoludur…
Ve akıl-emek ve yürek
birlikte çalışırlar ve birlikte dengelenirler…
Basitlik bilmemekten sadelik
bilgelikten gelir…
Sadeleşmeyi öğrenin…
—
29 eylül
2016
Yaşamda
birşeyleri değiştirmek zor geliyor insanlara…
Öyle ya yıllar içinde oturmuş bir denge var. Her parçası bir diğeriyle
bağlantılı ve hepsi bir diğerini olduğu yerde kalmaya zorluyor. Birini
değiştirmeye kalksan diğerleri itiraz ediyor…
Zaten bahaneler de
hazır…
Hayat zaten zor,
çoluk çocuğum var benim,
eski köye yeni adet mi çıkarıyorsun?
yenisinin daha iyi olacağının garantisi ne?
Ben zaten biliyorum bunları,
…
Öyle ya düşünmek gerekecek, yüzleşmek gerekecek, git-geller yaşanacak, emek
harcamak gerekecek, çatışmalar gelecek, savunma mekanizmalarını bırakmak
gerekecek, egoya bu arada bayaa bir ayıp olacak…
Mış gibi yapmak varken…
Kolayına kaçmak varken…
Uyanıklıklarla günü kurtarmak varken…
Oysa geçmiş
öğrenmelerden başka şeyler değil o bizi tutan görünmez bağlar…
Bizi biz yapan temel değerlerimizi korurken geriye kalan ve artık
kullanmadığımız ve muhtemelen bir daha da hiç kullanmayacağımız ve kendimiz
zannettiğimiz, vazgeçilmez zannettiğimiz o haritalarımızı, gözlüklerimizi,
otomatik pilota attığımız alışkanlıklarımızı bırakırsak ne kaybedeceğimizi
zannediyoruz?..
Bir tarafın aynı kalırken diğer taraflarının ölmesine ve yeniden doğmasına izin
vermek…
Akış içinde olmak ve bulanmadan, katılaşmadan yenilenmeye devam etmek…
Gereksiz yükleri her gün bırakarak sadece gerekenleri yanımıza almak…
Mesela desek ki;
Bu ay her durumda güçlüden yana değil doğrudan yana olmayı seçiyorum…
Bu ay Okyanus’ta damla, damlada Okyanus olmayı seçiyorum…
Bu ay daha fazla gülümsemeyi seçiyorum…
Bu ay pizza yememeyi seçiyorum…
Bu ay üşenmemeyi seçiyorum…
Bu ay hiç ukalalık yapmayacağım…
Bu ay bilerek gönül kırmayacağım…
Bu ayı eski dostlara ayıracağım…
Bu ay kendime yalan söylemeyeceğim…
Bu ay…
Ve içerden bir sürü
itiraz…
Hepsini değil sadece bir
veya ikisini…
2. gün kesin vazgeçerim mi
diyoruz?…
Bu yüzden zor insan olmak ve
insan kalmak…
Her gün yeni seçimler
yapmayı, bunları doğru yapmayı ve eski seçimleri sorgulamayı gerektirdiği
için…
Ve seçimlere bağlı kalmayı
gerektirdiği için…
Oysa eski yükleri
sürükleyerek yaşamak çok daha zor…
İnsanlar için de, aileler
için de, kurumlar için de, toplumlar için de, insanlık için de…
Seçimlerinizi tekrar
düşünün…
—
7 ocak
Büyük olmak
isteriz…
Çocukken büyümek isteriz…
En büyük futbol takımı bizimkidir…
Büyük adam olmak isteriz…
En büyük asker bizim askerdir…
En büyük lider bizdedir…
Büyük düşün deriz…
Büyük Türkiye’yi kıskanıyorlar deriz…
Devlet büyüklerini koruma kanunu bile çıkarıyoruz…
Niye
peki?…
Büyük olmak üstün olmak
mıdır?
Büyüklük peşinde koşmak küçüklük kompleksinden mi kaynaklanır?
Büyük olunca diğerlerini korkutmuş mu olacağız?
Büyük olunca artık küçük olmaktan korkmayacak mıyız?
İnsan insandan daha mı büyüktür?
Senin şehidin benimkinden büyük müdür?
Başkasının acısı bizimkinden küçük müdür?
Eşit olmak bu kadar mı zor?
Oysa biz olmak eşitlikten
geçer…
Ve küçük olmaktan korktukça biz olamayız…
Ve işte o zaman gerçekten küçülürüz…
Parçalanarak…
Bu oyuna gelmeyelim…
Çünkü ne insan yüreğinin
büyüklüğünü ölçecek tartı henüz icad edildi…
Ne de büyüklük sevdası kimseyi büyük yaptı…